10 Ocak 2016 Pazar

Halep Pasajı



     İstanbul, üzerine şiirler yazılan güzel şehir… İstanbul’u anlatmak gibi büyük bir iddiada değilim elbette. Sadece çoğu insanın hayatında önemli bir yeri olan bu şehirden bahsetmek istiyorum biraz. İstanbul, bu güne kadar pek çok kültürün üstünden gelip geçtiği önemli merkezlerden bir olmuş. Şehrin kendine özgü bir havasının olmasındaki başlıca etkenlerden biri de içinde barındırdığı bu kültürel çeşitlilik. Her bir köşesi öyle güzel, öyle özel ki insan ister istemez ayrı bir yere koyuyor İstanbul’u.



İstanbul maceramıza Beyoğlu bölgesinden başlamak istiyorum. Sadece buradan bahsetmek bile oldukça zahmetli bir iş olsa gerek. 18. Yüzyıl’da önem kazanmaya başlayan Beyoğlu ve çevresi uluslararası ticaret merkezi olma görevini üstleniyor. Bu doğrultuda İstanbul’da yaşayan yabancıların, ticaretle uğraşan zengin tüccarların ve o dönemde daha yeni gelişmekte olan bankacıların yerleştiği kozmopolit bir semt halini almaya başlıyor.

O dönemde ticaretin yanında kültürel anlamda da büyük bir öneme sahip. Beyoğlu, insanları kültürel anlamda tatmin edebilecek merkezlerin açılmasıyla beraber bütün İstanbul’un odak noktası haline geliyor. Beyoğlu’nun gelişimine etki eden faktörlerin başında ise su gösteriliyor. Şehir, alt yapı olarak suyun getirilmesi ile hızlı bir gelişim sürecine giriyor. O dönemde su büyük bir sıkıntı oluşturduğu için, suyun getirilmesi Beyoğlu’na büyük bir avantaj sağlıyor.

Günümüzde Beyoğlu, lüks mağaza ve dükkanlarının yanında pasajlarıyla da ünlü. Beyoğlu içinde farklı özelliklere sahip birçok pasaj barındırıyor. Bu pasajların çoğunun yapımı çok eskilere dayanıyor ve hepsinin kendine özgü bir hikayesi var. Bunların en bilinenlerinden biri de Halep Pasajı. 


 Bu pasaj, 1885 yılında Pera Caddesi üzerinde inşa edilmiş. İlk sahibi M. Hacar’ın Halepli olması nedeniyle pasaj bu ismi almış. Dış cephesiyle dikkat çeken pasaj, yapıldığı dönemde tiyatro etkinliklerinin gerçekleştirildiği bir mekan olma özelliği taşımış ve içinde Varyete Sirk Tiyatrosu’nu barındırıyormuş. Burası 87 yıl tiyatro, 17 yıl da sinema olarak hizmet verdikten sonra 1989 yılında tekrar tiyatroya çevrilmiş. Ses Tiyatrosu ismi ile ün kazanan tiyatro, günümüzde hala Ses Tiyatrosu isimiyle faaliyetlerine devam ediyor. 1886’da yapılan bu tiyatro 1904’te mimar Kampanaki tarafından yenilenmiş.  Bugün Ses - 1885 Ortaoyuncular Tiyatrosu olarak da isimlendirilen tiyatroda Ortaoyuncular Tiyatrosu'nun oyunlarının yanı sıra, zaman zaman büyük konserler veriliyor ve ünlü konuklar sahne alıyor.

*Ses Tiyatrosu


Halep Pasajı alt katında Beyoğlu sinemasını bulundurması nedeniyle Beyoğlu Pasajı olarak da biliniyor. 



*Beyoğlu Sineması

           Beyoğlu Sineması, 10 Aralık 1989 yılında açılıyor. Bu sinema salonun açılış hikayesi de biraz değişik. Sinema pasajın zemin katındaki on üç dükkan yıkılarak yapılıyor. Açıldığı sene İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin gösterim salonlarından biri oluyor ve o günden sonra aralıksız olarak bu özelliğini koruyor.

          *Beyoğlu sinemasının açılışı ise basında şu şekilde aktarılmış:

CUMHURİYET - 2.8.1989

Yıllardır sinemalar kapatılıp pasajlar yapıldı
Şimdi pasajı sinema yapıyoruz! 
1970'lerde başlayan sinema bunalımı pek çok sinemanın kapanmasına neden oldu. Televizyonun, daha sonraları videonun etkileri, insanları salonlarda iyice uzaklaşması, salonlara bakımsızlık, eğlence vergisinin ağırlığı, bu süreci hızlandırdı. 1970 başlarında 3000'lere varan kapalı ve açık hava sinema sayısı, 1989 yılında 150'lere kadar düştü. Bu 150 sinema salonunun ancak 15 kadarı çağdaş teknoloji ile film gösterebilmektedir. 3000 sinema salonunun çoğunun yerinde şu an pasajlar, çarşılar, iş hanları dikilmiş, sinema salonlarına hiç kimse yatırım yapmayı göze alamamıştır.
Bu karamsar tablo hep sürecek mi? Hayır. Sürmeyeceğini son iki yıl gösterdi bize. Belli film ve gösterim kalitesini tutturan salonlar yine yüz binlerce izleyici ile karşılaştı. Gişe önlerinde kuyruklar oluştu.
İnsanlar artık televizyon-video seyretmekten, evlerinde oturmaktan sıkıldılar. Kaliteli filmleri, konforlu salonlarda izlemek, haz vermeye başladı. Biz de, böylesi bir ortamda, yıllardan sonra İstiklal Caddesi'nin göbeğinde, bir pasajı bozup sinema salonu yapmaya karar verdik. Beyoğlu Sineması adını verdiğimiz salon, ses ve görüntüsüyle, koltuktan fuayesiyle Batı standartlarında, yepyeni bir salon olacak. Beyoğlu'nda son 25 yıldır açılan en konforlu salon.

           Bu haberi irdeleyerek dönemle ilgili pek çok çıkarımda bulunmak elbette mümkün. Bu kısmını size bırakıyor ve pasajın günümüzdeki halinden bahsetmeye devam etmek istiyorum :)

Pasajı 1920’de Süreyya İlmen Paşa satın almış.  Bu nedenle bir dönem Süreyya Pasajı olarak da anılmış. Pasajın hala orijinalliğini korumakta olan dış cephesi, üzerindeki insan başı figürleriyle dikkat çekiyor. Pasajın girişinde ise hediyelik eşya ve takı satan çeşitli dükkanlar bulunuyor.




 Aynı zamanda pasajın giriş katında Biletix satış noktası da bulunuyor.




1913'de ilk elektrikli tramvayın gelmesi ile bu bölge daha da merkezi bir hale gelmiş. 1950’lere kadar popülaritesini koruyan Beyoğlu, diğer semtlerin gelişmeye başlamasıyla biraz arka planda kalmaya başlıyor. Beyoğlu'na olan bu ilgi 1950’lerden sonra azaltmış. Pek çok bina boş kaldığını ya da atölye olarak kullanıldığını görüyoruz. Her şeye rağmen Beyoğlu kozmopolit yapısı ve barındırdığı mimari yapısı ile görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.


 * http://www.beyoglusinemasi.com.tr/tarihce.php?page=33
* Akın, Nur, 19. Yüzyılın İkinci Yarısında, Galata ve Pera, Literatür Yayıncılık Dağıtım, İstanbul, 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...