İstanbul,
üzerine şiirler yazılan güzel şehir… İstanbul’u anlatmak gibi büyük bir iddiada
değilim elbette. Sadece çoğu insanın hayatında önemli bir yeri olan bu şehirden
bahsetmek istiyorum biraz. İstanbul, bu güne kadar pek çok kültürün üstünden
gelip geçtiği önemli merkezlerden bir olmuş. Şehrin kendine özgü bir havasının
olmasındaki başlıca etkenlerden biri de içinde barındırdığı bu kültürel
çeşitlilik. Her bir köşesi öyle güzel, öyle özel ki insan ister istemez ayrı
bir yere koyuyor İstanbul’u.
İstanbul
maceramıza Beyoğlu bölgesinden başlamak istiyorum. Sadece buradan bahsetmek
bile oldukça zahmetli bir iş olsa gerek. 18. Yüzyıl’da önem kazanmaya başlayan
Beyoğlu ve çevresi uluslararası ticaret merkezi olma görevini üstleniyor. Bu
doğrultuda İstanbul’da yaşayan yabancıların, ticaretle uğraşan zengin
tüccarların ve o dönemde daha yeni gelişmekte olan bankacıların yerleştiği
kozmopolit bir semt halini almaya başlıyor.
O
dönemde ticaretin yanında kültürel anlamda da büyük bir öneme sahip. Beyoğlu,
insanları kültürel anlamda tatmin edebilecek merkezlerin açılmasıyla beraber
bütün İstanbul’un odak noktası haline geliyor. Beyoğlu’nun gelişimine etki eden
faktörlerin başında ise su gösteriliyor. Şehir, alt yapı olarak suyun getirilmesi
ile hızlı bir gelişim sürecine giriyor. O dönemde su büyük bir sıkıntı
oluşturduğu için, suyun getirilmesi Beyoğlu’na büyük bir avantaj sağlıyor.
Günümüzde Beyoğlu, lüks mağaza
ve dükkanlarının yanında pasajlarıyla da ünlü. Beyoğlu içinde farklı
özelliklere sahip birçok pasaj barındırıyor. Bu pasajların çoğunun yapımı çok
eskilere dayanıyor ve hepsinin kendine özgü bir hikayesi var. Bunların en
bilinenlerinden biri de Halep Pasajı.
Bu pasaj, 1885 yılında Pera Caddesi
üzerinde inşa edilmiş. İlk sahibi M. Hacar’ın Halepli olması nedeniyle pasaj bu
ismi almış. Dış cephesiyle dikkat çeken pasaj, yapıldığı dönemde tiyatro
etkinliklerinin gerçekleştirildiği bir mekan olma özelliği taşımış ve içinde
Varyete Sirk Tiyatrosu’nu barındırıyormuş. Burası 87 yıl tiyatro, 17 yıl da sinema
olarak hizmet verdikten sonra 1989 yılında tekrar tiyatroya çevrilmiş. Ses Tiyatrosu ismi
ile ün kazanan tiyatro, günümüzde hala Ses Tiyatrosu isimiyle faaliyetlerine
devam ediyor. 1886’da yapılan bu tiyatro 1904’te mimar Kampanaki tarafından
yenilenmiş. Bugün Ses - 1885 Ortaoyuncular Tiyatrosu
olarak da isimlendirilen tiyatroda Ortaoyuncular Tiyatrosu'nun oyunlarının yanı
sıra, zaman zaman büyük konserler veriliyor ve ünlü konuklar sahne alıyor.
*Ses Tiyatrosu |
Halep Pasajı alt katında Beyoğlu
sinemasını bulundurması nedeniyle Beyoğlu Pasajı olarak da biliniyor.
Beyoğlu Sineması, 10 Aralık 1989 yılında açılıyor. Bu sinema salonun açılış hikayesi de biraz değişik. Sinema pasajın zemin katındaki on üç dükkan yıkılarak yapılıyor. Açıldığı sene İstanbul Uluslararası Film Festivali’nin gösterim salonlarından biri oluyor ve o günden sonra aralıksız olarak bu özelliğini koruyor.
CUMHURİYET - 2.8.1989
Yıllardır sinemalar kapatılıp pasajlar yapıldı
Şimdi pasajı sinema yapıyoruz!
1970'lerde başlayan sinema bunalımı pek çok sinemanın kapanmasına neden oldu. Televizyonun, daha sonraları videonun etkileri, insanları salonlarda iyice uzaklaşması, salonlara bakımsızlık, eğlence vergisinin ağırlığı, bu süreci hızlandırdı. 1970 başlarında 3000'lere varan kapalı ve açık hava sinema sayısı, 1989 yılında 150'lere kadar düştü. Bu 150 sinema salonunun ancak 15 kadarı çağdaş teknoloji ile film gösterebilmektedir. 3000 sinema salonunun çoğunun yerinde şu an pasajlar, çarşılar, iş hanları dikilmiş, sinema salonlarına hiç kimse yatırım yapmayı göze alamamıştır.
Bu karamsar tablo hep sürecek mi? Hayır. Sürmeyeceğini son iki yıl gösterdi bize. Belli film ve gösterim kalitesini tutturan salonlar yine yüz binlerce izleyici ile karşılaştı. Gişe önlerinde kuyruklar oluştu.
İnsanlar artık televizyon-video seyretmekten, evlerinde oturmaktan sıkıldılar. Kaliteli filmleri, konforlu salonlarda izlemek, haz vermeye başladı. Biz de, böylesi bir ortamda, yıllardan sonra İstiklal Caddesi'nin göbeğinde, bir pasajı bozup sinema salonu yapmaya karar verdik. Beyoğlu Sineması adını verdiğimiz salon, ses ve görüntüsüyle, koltuktan fuayesiyle Batı standartlarında, yepyeni bir salon olacak. Beyoğlu'nda son 25 yıldır açılan en konforlu salon.
Bu haberi irdeleyerek dönemle ilgili pek çok çıkarımda
bulunmak elbette mümkün. Bu kısmını size bırakıyor ve pasajın günümüzdeki
halinden bahsetmeye devam etmek istiyorum :)
Pasajı
1920’de Süreyya İlmen Paşa satın almış. Bu
nedenle bir dönem Süreyya Pasajı olarak da anılmış. Pasajın hala orijinalliğini
korumakta olan dış cephesi, üzerindeki insan başı figürleriyle dikkat çekiyor. Pasajın girişinde ise hediyelik eşya ve takı satan çeşitli dükkanlar bulunuyor.
Aynı zamanda pasajın giriş katında Biletix satış noktası da bulunuyor.
1913'de ilk elektrikli tramvayın gelmesi ile bu bölge
daha da merkezi bir hale gelmiş. 1950’lere kadar popülaritesini koruyan
Beyoğlu, diğer semtlerin gelişmeye başlamasıyla biraz arka planda kalmaya
başlıyor. Beyoğlu'na olan bu ilgi 1950’lerden sonra azaltmış. Pek çok bina boş kaldığını
ya da atölye olarak kullanıldığını görüyoruz. Her şeye rağmen Beyoğlu kozmopolit yapısı ve
barındırdığı mimari yapısı ile görülmesi gereken yerlerin başında
geliyor.
* http://www.beyoglusinemasi.com.tr/tarihce.php?page=33
*
Akın, Nur, 19.
Yüzyılın İkinci Yarısında, Galata ve Pera, Literatür Yayıncılık Dağıtım,
İstanbul, 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder